8 Mayıs 2015 Cuma

Hayatımın en kötü günü

2 senedir falan buraya bakmıyorum. YGS-LYS falan girdi araya normal olarak onunla ilgilendim. 2 sene önce yine bu aylar acı çekiyordum. Bu sene de aynı şekilde oldu. Bahar aylarını çok seviyorum. Havası farklı. Geceleri falan güzel oluyo, bide bilmediğim bi çiçek türünün kokusu var onu duyduğum an anlıyorum baharın geldiğini. Ama hiç mutluyken duyamadım o kokuyu. Umarım seneye olur. Neyse.

Neredeyse beraber büyüdüğüm arkadaşım, sevgilim, ailemden sonraki en yakın insan hatta ailemin bi parçasını, meleğimi,yaşam kaynağımı bu 2 sene içerisinde çok üzdüm. Sınav maratonuna kendimi kaptırdım. 2.plana attım. Halbuki 1. plandaydı ama anlatması güç.
Geçen sefer ki gibi 2-3 ay yalvaracak takatim ve zamanım olmadığından 2 mayıs günü onun yanına gittim. 16 Nisandan beri aramız bozuktu ve artık yorulmuştum. Ama o başkasını bulmuştu. Onu seviyordu. Onunla mutluydu. Ben bunu kabullenemezdim tabi ki. Hiç bir zaman vazgeçmedim aşkımdan sevgimden. Çok ironik bi şekilde o sevdiği çocukla konuştum. Durumu anlattım ve resmen kendi saffıma çektim. İyi biriydi daha önce benim yaşadığımı yaşadığını söyledi ve anlıyordu. Yardım etti bana. Ne konuda yardım etti anlatıyım üstün körü. Sevgilim o çocuk için yaklaşık 40-45 dakika uzaklığındaki başka bir şehre gitti. Onun için. Bende aynı gün onun yanına geliyordum. İstemedi. Gelme karşılamam dedi. Benimde yapacak bir şeyim kalmadığından,bende o şehire gittim. Önce limandan beni o çocuk karşıladı. Sonra onun yanına gittik. Sarılmayı istedim müsade etmedi. Çok kin doluydu sanırım. Yüzüme düzgün bakmadı. O kadar yol gelmişken, çok şey atlamışken hayatımı riske atmışken bi sarılmayı bi güler yüzü bile çok gördü. Olsun. Haketmiştim.

3'ümüz konuşurken gönlünü almaya çalışsam da fayda etmedi. Ona kolye almıştım. Belki de hayatımda aldığım ilk anlamlı hediyeydi. Kutunun içine sevdiği sanatçının şiirlerini de yazmıştım. Şiiri sevmem pek, sığ görüşlüyüm o konuda ama geniş bakmam gerekiyordu artık. Kolye çok güzeldi bence. Kuyumcuya girip bana kolye çeşitlerini gösterirken gözüme bi tanesi takıldı başkasını göremedim ve direk onu aldım. Eve geldiğimde resmen Gollum'un yüzüğe karşı ilgisi gibi dakikalarca baktım. Onu sevindirir diye düşündüm. Kolyeyi verdiğimde de öyle aldı, üstün körü baktı teşekkür etti geri kapağını kapadı. Halbuki içinde kapağında falan notlar vardı. Düzgün bakmamıştı. Sonradan ona gösterdiğimde okudu yine teşekkür etti. Takmasını boynunda görmesini istedim. Takmadı, istemedi. Zorlayamadım bile. Taktıramadım. Öyle çantasında atılı yerin dibinden çıkmış gerizekalı bi elementin boyna asılan formu şeklinde tasarlanmış değersiz bi maden ürünüydü sanki. Hiç bi değeri yoktu. Belki vardı da gösteremedi. Oysaki çok heveslenerek almıştım.

Asıl kötü olan, son saatlerimizi ağlayarak geçirmemiz. Evet ağlıyordu ama benim için değil. Ben onun için ağlıyordum. O diğer çocuk için. Bakın dünyada açlık susuzluk geçim sıkıntısı falan çeken tonlarca insan var. Onların derdi çok çok daha önemli. Benimki yanlarında hiç bir şey. Bunun bilincindeyim ama şuana kadar yaşadığım en kötü an ben yanındayken, soluk alık verişini bile duyabilecek yakınlıktayken başkası için ağlaması. Ağlama sebebi de onun gününü mahvetmem. Onunla güzel bi gün geçirebilirlerdi ben gitmeseydim. İlişkilerini yürütebilirlerdi. Onun için ağlıyordu. Belki halen ağlıyordur. Allah kimsenin başına vermesin bunu. Çok acı.

Çocuk ile ayrılırken umarım sende kendi Gamzeni bulursun dedim. Heralde buldu. O çocuk aradan çekildi benim için. Gamze hala dönmedi. Diyordu ama, o gitse bile sana dönmicem diye. Dönmedi. 2 gün sonra tekrar gidiyorum. Pazar günü. 5 saatim var onunlayken. Yine dönmiceğini söyledi. Çok sinirlendiriyorum onu, sıkıyorum. Bugün deniz kenarında bi fotomuz vardı onu istedim, ufak bişey yapmak için. Atmadı, sildim dedi. Sonra engelledi. Şuan engelliyim. Belki şuan tam şu dakika bi çocuk ile birlikte yada konuşuyo. Başka çocuklar ona kötü davranıcak. Amaçları belli. 1-2 aylık güzel ilgiden sonra atıcaklar onu. Aç köpekler. Benim bi taneme kimsenin el sürmesini geçtim bi harf yazmasını bile istemiyorum.  İster korumacı diyin ister şizofren, istemiyorum. Ha bu arada  yukarda anlattığım şeyler onu kötü göstermek için değil. Emin olun sonuna kadar hakettim çok kötü şeyler yaptım ama bunları deşmenin manası yok, çünkü değiştim. Şuan da instagramdan engellemiş. Durduk yerde. Yazmaya devam edemicem.

Bu yazıyı ben feribotta gelirken okumanı istiyorum. Öyle de olur umarım. Devam edicektim ama durduk yerde bozdun moralimi yapamıcam. Umarım okursun.

12 Haziran 2013 Çarşamba

Pale Blue Dot.


"Şu noktaya tekrar bakın. Orası evimiz. O biziz. Sevdiğiniz ve tanıdığınız, adını duyduğunuz, yaşayan ve ölmüş olan herkes onun üzerinde bulunuyor. Tüm neşemizin ve kederimizin toplamı, binlerce birbirini yalanlayan din, ideoloji ve iktisat öğretisi; insanlık tarihi boyunca yaşayan her avcı ve toplayıcı, her kahraman ve korkak, her medeniyet kurucusu ve yıkıcısı, her kral ve çiftçi, her aşık çift, her anne ve baba, umut dolu çocuk, mucit, kâşif, ahlak hocası, yoz siyasetçi, her süperstar, her "yüce önder", her aziz ve günahkâr onun üzerinde - bir günışığı huzmesinin üzerinde asılı duran o toz zerresinde.


Evrenin sonsuzluğu karşısında dünya çok küçük bir sahne. Bütün o generaller ve imparatorlar tarafından akıtılan kan nehirlerini düşünün, kazandıkları zaferle bir toz tanesinin bir anlık efendisi oldular. O zerrenin bir köşesinde oturanların başka bir köşesinden gelen ve kendilerine benzeyen başkaları tarafından uğradığı bitmez tükenmez eziyetleri düşünün, ne çok yanılgıya düştüler, birbirlerini öldürmek için ne kadar hevesliydiler, birbirlerinden ne kadar çok nefret ediyorlardı.


Böbürlenmelerimiz, kendimize atfettiğimiz önem, evrende ayrıcalıklı bir konumumuz olduğu hakkındaki hezeyanımız, hepsi bu soluk ışık noktası tarafından yıkılıyor. Gezegenimiz, onu saran uzayın karanlığı içinde yalnız bir toz zerresi. Bu muazzam boşluk içindeki kaybolmuşluğumuzda, bizi bizden kurtarmak için yardım etmeye gelecek kimse yok.


Dünya, üzerinde hayat barındırdığını bildiğimiz tek gezegen. En azından yakın gelecekte, gidebileceğimiz başka yer yok. Ziyaret edebiliriz, ama henüz yerleşemeyiz. Beğenin veya beğenmeyin, şu anda Dünya sığınabileceğimiz tek yer.


Gökbilimin mütevazılaştırıcı ve kişilik kazandıran bir deneyim olduğu söylenir. Belki de insanın kibrinin ne kadar aptalca olduğunu bundan daha iyi gösteren bir fotoğraf yoktur. Bence, birbirimize daha iyi davranma sorumluluğumuzu vurguluyor, ve bu mavi noktaya, biricik yuvamıza." 

Çok güzel değil mi ya. Ağzını yiyim.